0

Automaton Dünyasına Yolculuk

Günümüzde teknoloji iyice gelişti.
Bugün çiplere,dijital hafızalara yüklenen yazılımlar ile ileri düzeyde bir çok şeyi yapmak mümkün.
1900 lü yılların başında robot teknolojileri ütopyaydı.
O dönemlerde insanlar bilgisayar ile tam anlamı ile tanışmamışlardı.
Yapılan her icat mutlaka mekanik olmak zorundaydı. Günümüzde ise artık mekanik yerini işlemci denilen beyinlere bıraktı.
Ancak bugünün mühendisleri zannetmeyin ki eskiden yapılan mekanik araçları yapabilirler.
Emin olun hepsi bnu konuda sıfırı çeker.
Mekaniğe verilebilecek en iyi örnek Automaton, Türkçesi Otomatlar..

Otomat, otomatik olarak ardışık veya döngüsel işlemleri gerçekleştirebilen mekanik veya elektro-mekanik düzenektir.
1920 yılında robot kelimesi kullanılmaya başlamadan önce robotlar için de otomat kelimesi kullanılmaktaydı.
Yaygın kullanımı ile otomatlar, kamuya açık alanlarda, örneğin gazete, meşrubat veya bisküvi satışı için kullanılan makinelerdir.
Mesela evinizdeki guguklu saat bir otomattır.
Ancak basit düzeneklerden öte, otomatların karmaşık ve karakter sahibi olanlarıda mevcut.
Yazı yazabilen, resim çizebilen, müzik çalabilen, hatta ev temizliği yapabilen bile var.
Aşağıda sizler için bazı Automatonların videosunu seçtik.


























1

Kitaplık Kusmaca

yaratıcılığın sınırlarını aşan tüm insanların, saygıyla eğilesim var önlerinde












bu en sevimlisi bence





bu da en yaratıcısı






0

yaratıcı kitap ayraçları

Aslında kitap ayracı olarak giysi etiketlerimi kullanır kendimi yaratıcı ilan ederdim ben ama sanırım artık bu alışkanlığım değişecek :D










Üşenmediğim mucizevi bir zaman diliminde bende kendime bundan yapacağım :D






0

Yeryüzündeki ilk filme yolculuk

Cumartesi günü Nisan yağmurlarının da etkisi ile evde sinema keyfi yapmaya karar verdik.
Aklımızda belirli bir film yoktu ve isminin çekiciliğinden olsa gerek HUGO isimli filmi satın aldık.
2011 yapımı Fransız temalı bir Amerikan filmi HUGO.
Türü ise fantastik.
Filmi anlatmak yerine bu filmde yakaladığımız bir konuya dikkat çekmek istiyoruz.



İlk film ne zaman çekildi?
İlk film neyle ilgiliydi?
Bir konusu var mıydı yoksa öylesine bir şey miydi?
Bu sorulara açıklık getirelim...

Görüş algısının sürmesi ya da ağ tabakası izlenimi denen olgu ilk olarak 1824'te, İngiliz hekim P. M. Roget tarafından açıklandı.
Roget bir nesnenin birbirine yakın ardışık konumlarını gösteren
resimlerin hızla gözün önünden geçirilmesi sırasında, gözün bunları hareket eden tek bir nesne gibi gördüğünü belirledi.

1895 Fransasında Auguste Lumière ve Louis Lumière kardeşler yer yüzündeki ilk filme imza attı.
Filmin ismi “Arrival of a Train at La Ciotat” (bir trenin la ciotat garına gelişi)
Filmde trenin la ciotat isimli bir tren garına girişi, trenden inen ve trene binen insanlar yer alıyor.
Yaklaşık 1 dakikalık bu film Du Grand Cafe'de yayımlandığında izleyenler trenin üstlerine geldiklerini düşünerek korkmuşlardır.
Bu filmde trenin gelişi sırasında kamera açısı ilk kez bilinçli olarak kullanılmış olup kamera hafif sağ çapraza yerleştirilmiştir.
Filmi aşağıda izleyebilirsiniz.



Bu konuda öncülük yapan Fransa İlk konulu film de ise Georges Méliès' ın yönetmenliğinde üretti.
1902 yılında çekilen ilk konulu filmin ismi "Le voyage dans la lune " (Ay'a Seyahat).
Filmde insanoğlu bir roket icat eder ve Ay'a astronot gönderir.
Yaklaşık 10 dakika süren filmde karakterlerimiz Uzay Krallığı tarafından kaçırılır.
Ellerindeki sopa ve bastonlar ile uzaylılara vuran kahramanlarımız kaçmayı başarır.
Bu film ilk olmasının yanı sıra ilk bilimkurgu filmi olarakta kabul edilmektedir.
Bu filmi aşağıda izleyebilirsiniz.



Türkiye’de ilk film gösterimi, Bertrand adlı bir Fransızın II. Abdülhamit zamanında, 1896’da, Saray’da yaptığı gösterimler ile başlamıştır. Daha sonraları Fransız firması Pathe’nin temsilcisi Romanya uyruklu Sigmund Weinberg’in yardımlarıyla Beyoğlu yakınlarında halka film gösterilmiştir. Bu filmler genellikle kısa metrajlı belge ve güldürü filmleriydiler. Weinberg, halkın sinemaya gösterdiği ilgiden dolayı, 1908’de, Türkiye’deki ilk sinema olan Pathe Sineması’nı yaptırmıştır.
İlk Türk sinema gösterimi Cevat Boyer ile Murat Bey’in Şehzadebaşı’ nda 19 Mart 1908 de başlattığı gösterimdir.
Daha sonraları Şakir Seden ile Fuat Uzkinay, Türk sinemasının açılışını 6 Temmuz 1910’da gerçekleştirirler.
Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olan Fuat Uzkinay, 14 Kasım 1914`te Türk sinema tarihinin ilk belgesel filmini çeker. “ Ayastefanos`taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adı verilen belgesel film 150 metre uzunluğunda ve İTÜ arşivindedir.
Filmin orjinalinin ayakkabı malzemesi yapan bir firmaya satıldığı bilinmektedir bu kayıtlara ulaşılamamıştır.
Aşağıdaki film orjinaline yakın üretilen bir canlandırmadır.


0

Yaşamak Hepimizin Hakkı

Doğduk...
Bu fiili değiştirebilme şansımız yok artık.
Hepimiz varız ve yaşıyoruz.
Hayvanlar da böyle...

Nasıl ki bir insan için yaşama dair haklar var ise hayvanlar için de olmalı.
Ama bırakın Türkiye'yi Dünya genelinde hayvanlara yönelik hiç bir koruma yasası bulunmuyor. (İstisnalar hariç.)


Aksine devletler kendi elleri ile belediyelere yetkiler verip sokak hayvanlarını toplatıyor ve onları rızaları dışında ameliyatlara alıyor. Kısırlaştırma süreçleri ne kadar titiz ve sağlıklı yapılıyor? Hayvanlar kısırlaştırma adı altında toplanıpta gerçekten bu işleme mi tabi tutuluyor yoksa zehirlenip yok mu ediliyor?
Barınak adı verilen sözde sempatik yerlerin kaç tanesi gerçekten onları korumaya yönelik? Yoksa o tür yerler gizli birer ölüm makinleleri mi?



İnsanın en yakın dostudur diyoruz köpekler için...
Kaç kişi bir kap su bir tas yemek bırakıyor onlar için?
Kaç kişi kış aylarında üşümesinler diye kutulardan yuva yapıyor?

Sokakta sempatik gördüklerinizi sevmek hayvan sevgisi midir sizce?

Peki ya onlara sıcak yaklaşıp ardından eziyet eden zihniyet?

Güvercinlerin kanadını kırıp satmaya çalışan insaniyet?
Tüm bunlar biziz. Biz güya insanız..
Gerçekten biz bu olabilir miyiz?



Vejeteryan olmak için yüzlerce sebep var aslında.
Üretim merkezlerinde tavuklara sakinleştiriciler veriliyor. Hayvanlar varlıklarından yaşadıklarından bir haber kesilmek için beklerken sarhoş ediliyor. Üstelik o kimyasallar etlerine de bulaşıyor ve bizler yiyoruz.


Kedilerin kuyruklarına eskiden teneke bağlardı çocuklar. Adı üstünde çocuk... Şimdi koca koca adamlar 5.kattan aşağı kedi atıp hayvanın parçalara ayrılmasını zevkle izleyebiliyor.

Oysa hayvanlar bize her daim dost oluyorlar.
Kimse yokken onlar yanıbaşımızda olu veriyorlar.

Sizce hangimiz insanız?
Başlığa dönecek olursak "Yaşamak kimin hakkı?"
Siguiente Anterior Inicio

Haftanın Sözü




Bir Kızılderili der ki; .
Yaşlılar konuşmaya başladığı zaman,
sessiz ol ve dinle!
- (Mohawk Kabilesi)) -